Zeynep Çalışkan
5 Nisan 2012 Perşembe
Günaydın!
İlk kez sabahın erken saatlerinde başlıyorum yazmaya. Bir süredir yazmadım çünkü kafamı toplamaya ihtiyacım vardı, doğru kelimeleri bulup en güzel cümleleri oluşturabilmek için. Arka fonda ' Lana Del Rey ' don't make me sad, don't make me cry, sometimes love is not enough and the road gets tough derken döküyorum kelimelerimin tümünü. Kelimelerim karışmış, her biri ayrı bir yere dağılmış olsa da bugün için insanlar ve iyilik kelimelerini çekip alıyorum aralarından ve insanların onlara yaptığınız iyilikleri görmemesinden bahsetmek istiyorum. Kimse - yani en azından gerçekten içinden gelerek iyilik yapan insanlar - yaptığı iyiliği karşı taraftan beklentisi olduğundan yapmaz. Bir de karşı tarafta ki insan çok sevdiği, hayatında önem arz eden bir insansa eğer hiç düşünmeden yapar iyiliğini. Yapar ve mutlu olur sadece, gerisini düşünmez bile. Ama tabii her zaman iyiliğinizin kıymeti bilinmez ki bununla ilgili ' iyilik yap denize at ' bile denmiştir. Sanırım insanların hiç değişmeyeceği başından beri belliymiş. :) Evet iyilikler beklenti içermez ama en azından karşı tarafın da yapılanların farkında olarak hareket etmesi istenir elbette. Siz sürekli yapıcı tarafken karşı taraf bunları görmüyorsa, görmediği gibi sizin en küçük bir hareketiniz de tüm yaptıklarınızı yakabiliyorsa artık ' iyilik yap denize at ' dönemini başlatmanız gerekiyor maalesef. İnsan ilişkileri, insanlar bir arada yaşamaya başladığından beri zor olmuştur ve eğer çevrenizde ' sevgi - saygı - anlayış ' kavramları kalmamışsa zor olmaya da devam edecektir diyor ve yazımı sonlandırıyorum. Şimdilik hoşçakalın ! :)
26 Mart 2012 Pazartesi
Hayat ve Uğraşlar
Uzun bir aradan sonra yeniden yazıyorum.Yazacak öyle çok şey var ki nerden başlasam diye düşünmeden edemiyorum.Sanırım biraz hep bir yerlere yetişme telaşımızdan
bahsedicem zira bu aralar o kadar çok yoruluyorum ki hayat enerjim
kalmadı.Sürekli bir yerlere,bir şeylere yetişmek için uğraşıp
duruyoruz.Hep daha iyisi,daha güzeli için.Sonra noluyor? Ne bu uğraş
bitiyor,ne de biz tatmin oluyoruz hayatımızdan.Her geçen gün daha iyi
anlıyorum ki bunun sonu yok.En iyi eğitime sahip olduk diyelim ya sonra?
En iyi işe,en iyi arabaya,en iyi eve,en iyi eşe sahip olmak için uğraş
dur.Uğraşırken de bir çok şeyi kaçır…Sonra gelen büyük pişmanlık,zamanında yapılması gerekenler yapılmadığı için.Tabii bu büyük uğraşlar yanında bir şeyi daha getirir,sıkıntı.Sonu gelmeyen,bitip tükenmeyen sıkıntılar,bunalmalar…Çünkü naparsak yapalım dengeyi
yakalayamıyoruz bir tarafın ucu mutlaka kaçıyor,o kaçınca da insanın
keyfi kaçıyor haliyle.Bazen diyorum ki keşke her insanın bir huzur köşesi
olsa.Kim nerde huzurluysa,nasıl huzurluysa oraya kaçsa.Ben
mesela,sıkılıp bunaldığımda kalabalıktan uzaklaşmak isterim
hep.Psikologum bir keresinde kendini nerde mutlu görüyorsun diye
sormuştu.Daha önce hiç düşünmediğim bir soruydu sanki.Sonra düşündüm.Bir
sahil kasabası hayal ettim,etrafta şen kahkahaların atıldığı,dalga
seslerinin müzik seslerine karıştığı güzel bir yer…Muhtemelen öyle bir
yerde yaşasam yani en azından bunaldığımda oraya kaçsam,orası benim
huzur köşem olsa mutlu olurdum.Çünkü bitmek bilmeyen bu yarış
çoğu kez bunaltıyor insanı.Şuanda da o anlardan birindeyim
yoruldum,bunaldım.Sahil kasabasına kaçamıyorsam,uykuya kaçarım diyip
yatıyorum.Hoşçakalın.
Dönüm Noktası
Ben her zaman, insanın hayatının akışını
değiştirecek bir anın, yani dönüm noktasının varlığına
inanmışımdır.Düşünsenize bir an geliyor,tek bir an…Ondan önceki bütün
anları yerle bir edip,hayatınıza bambaşka bir boyut kazandırıyor.Belki
eskisinden daha iyi,belki daha kötü…Hayatımızda ki her anın bir önemi
varken hayatımızda ya da bizde oldukça büyük değişiklikler yapan dönüm
noktasının önemi ve yeri hep farklıdır.Dönüm noktası her zaman mutluluk
getirmeyebilir insana, hatta çoğu zaman acı ve hüzün verir belki de.Ama
yine de insan beslenir bu andan,bu anla büyür,gelişir.İlk anda farketmez
belki ama çok şey katar insana bu an.Dönüp kendisine ” neden? ” diye
sorar insan.İşte o an başlar aslında hayat dediğimiz o büyük keşif.Şimdi
durup bir sorun kendinize.” Benim dönüm noktam hangisi ? ” diye…
25 Mart 2012 Pazar
Beni Güzel Hatırla
Hayatımıza her an birileri giriyor,girmeleriyle birlikte hayatımızı
az ya da çok etkiliyorlar.Güzel olsun,kötü olsun anılarıyla birlikte
geliyorlar ve bir gün çıkıp gittiklerinde ise geriye kalan sadece
anıları oluyor.Ben hep girdiğim hayatlarda güzel anılar bırakmak
isterim.Bilirsiniz hatırlanmak güzeldir ama nasıl hatırlandığınız da
önemlidir.Hayat hep başlangıç ve bitişlerden ibaretken hepimiz biliriz
ki her güzel şeyin bir sonu vardır.Elimizde
olan,hayatımızda olan her neyse ya da kimse bir gün bitecek,gidecek.Bu
yüzden bitişlerde önemlidir aslında en az başlangıçlar kadar çünkü
hayatlarına dokunduğunuz insanların aklında hep o bitiş anıyla
hatırlanırsınız, yani demek istiyorum ki nasıl bittiğide önemlidir
başlangıçların.Bu yüzden bu üç kelimeye önem veririm ben ” beni güzel hatırla.”
Tabii bu sadece aşk için değil hayatına bir şekilde dokunduğumuz her
insan için geçerlidir.Sevgilerle…
17 Şubat 2012 Cuma
Ben geldim!
Ah şu içimde ki bitmek tükenmek bilmeyen yazma aşkı.Bu aşk sağolsun, blogger a atıverdi beni.Ben geldim! Neden geldim? Daha çok yazmak için,daha çok rahatlamak için.Bir bakıma egoistlik yaptım yani, inkar edemicem şimdi.
Bu yazı bir giriş yazısı olduğundan henüz iç döküş kısmına geçemeyeceğim tabii.Ama kısaca niye yazmayı sevdiğimden,ne yazacağımdan bahsetmekte isterim.
Yazmak,bana kalırsa eylemlerin en güzellerinden.Çünkü insan yazınca daha iyi ifade ediyor kendini.Konuşurken anlatamadıklarını,eline kağıt kalem verince bir bir yazıyor.Gelelim ne yazacağım kısmına...Biraz kendimi,biraz hayatı.Bazen yapmak istediklerimizi,bazense yaptıklarımızı.Sustuklarımızı,susmak zorunda olduklarımızı.İçimizi,dışımızı kısacası her şeyi yazacağım! Şimdilik hoşçakalın :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)